Kayseri Diş Hekimleri Odası

 

Diş hekimleri odası, diş hekimlerinin mesleklerini icra ederken karşılaştıkları zorlukları bir arada çözmek, mesleki gelişimlerini sağlamak, diş hekimliği mesleğinin toplum tarafından doğru bir şekilde algılanmasını sağlamak amacıyla kurulmuş bir meslek odasıdır.

Daha Fazla Bilgi
Tarihçe

Bizi tanıyın...

Haberler

Hakkımızda Çıkan Sektörel Haberler

Mevzuat

Mevzuatımızı inceleyin

 
Üyelik

Üyelik Hakkında Bilgi Edinin

Mevzuat

Mevzuat, belirli bir toplumda yaşayan insanların davranışlarını düzenleyen kuralların tamamına verilen isimdir. Bu kurallar, farklı alanlarda oluşturulabilir ve uygulanabilir. Mevzuat, genellikle yasalar, yönetmelikler, tüzükler, kararnameler ve genelgeler gibi belgelerden oluşur.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin.

Son Haberler

Sıkça Sorulan Sorular (S.S.S.)

Diploma Denklik

1.Yurtdışında eğitim gören dişhekimleri ülkemizde mesleklerini icra edebilirler mi? Bunun için diploma denklik belgesi nasıl alınır?

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun`un 30.maddesi `Türkiye Cumhuriyeti dahilinde dişçilik sanatını icra ve diş tabibi unvanını taşıyabilmek için Türk olmak ve Türkiye Darülfünunu Dişçi Mektebinden diploma almak lazımdır.` düzenlemesi ile Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde  dişhekimliği mesleğini yapabilmenin şartlarını ortaya koymuştur. Bu düzenlemeye göre ülkemizde dişhekimliği mesleğinin uygulanabilmesi için ilgilinin Türk olması ve lisans diplomasının Türkiye`de bulunan üniversitelerin Dişhekimliği Fakültelerinden almış olması gerekmektedir.

Dişhekiminin diplomasının yabancı bir ülkeden alınmış olması halinde ise diplomanın Yüksek Öğretim Kurulu tarafından, Yurtdışı Yüksekögretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği uyarınca denkliğinin kabul edilmesi ve lisans denklik belgesinin Sağlık Bakanlığı tarafından tescil edilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde dişhekimi olarak çalışmak isteyen Türk soylu yabancılar için vatandaş olma koşulu aranmaz. Ancak Türk soylu yabancılardan oturma ve çalışma izinlerinin yanı sıra öğrenimlerini yurt dışından yapmış Türk vatandaşlarında olduğu gibi diplomalarının ülkemizde verilen dişhekimliğine denk bir eğitim sonucu verilmiş olduğunun Yüksek Öğretim Kurumu tarafından kabul edilmiş olması koşulu aranmaktadır.  

2.Yabancı uyruklu dişhekimleri ülkemizde mesleklerini icra edebilirler mi? Bunun için diploma denklik belgesi nasıl alınır?

Türkiye Cumhuriyeti dahilinde dişhekimliği mesleğini uygulamak ve dişhekimi unvanı taşıyabilmek için Türk olmak ve Türkiye`deki dişhekimliği fakültelerinden diploma almak gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olunması halinde, diploma denkliklerinin Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanması, onaylanan diplomaların Sağlık Bakanlığınca tescil edilmesi zorunludur.

Diş Hekimliği’nde Uzmanlık

1.Dişhekimliğinde Uzmanlık hakkında yaşanan son gelişmeler nelerdir?

26.04.2011 tarih ve  27916 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6225 sayılı “Torba Yasa”da,dişhekimliğinin; Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi, Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi, Çocuk Diş Hekimliği, Endodonti, Ortodonti, Periodontoloji, Protetik Diş Tedavisi ve Restoratif Diş Tedavisi şeklindeki 8 ayrı çalışma alanı uzmanlık dalı olarak belirlenmiştir.

Ayrıca, bu alanlarda doktora eğitimini tamamlamış olanlar ile bu eğitimlerine 26.4.2011 tarihine kadar başlamış olanlara anılan eğitimi tamamlamaları halinde uzmanlık belgesi verileceğine ilişkin hüküm de söz konusu yasa da yer almaktadır.

2. Yurt dışlından alınan uzmanlık belgesi ülkemizde geçerli midir?

Yurt dışından alınan uzmanlık belgesinin ülkemizde geçerli olması için ne yapılması gerektiği Tıpta ve Diş hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Buna göre, yurt dışında uzmanlık eğitimi vermeye yetkili olan bir sağlık kurumundan uzmanlık belgesi almış olanların talepleri halinde, yabancı ülkedeki Türk misyon şefliklerince onaylanmış uzmanlık eğitimine ilişkin belgeleri Sağlık Bakanlığı tarafından incelenir. Bakanlık, yabancı ülkelerde yapılan uzmanlık eğitiminin o ülkenin usul ve esaslarına uygun olarak yapılıp yapılmadığını araştırır, kanıtlayıcı her türlü belge ve dokümanın verilmesini isteyebilir.

Yurt dışında uzmanlık eğitimi veren ve Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan Tıpta Uzmanlık Kurulunun yayımlayıp güncellediği tanınmışlık listesinde yer alan kurumlardan, o ülkede ilgili dalda uzmanlık yapma yetkisi veren bir belge almış olanların uzmanlık belgeleri fakülte veya eğitim hastanelerince tasdik edilmesinden sonra Bakanlıkça tescil edilir. Tanınmışlık listesinde olmayan bir kurumdan uzmanlık belgesi almış olanlar, aldıkları eğitimin niteliğine göre çeşitli eğitim ve sınavlara tabi tutulur ve başarılı olmaları halinde uzmanlık belgelerini tescili mümkündür. 

Halen yürürlükte olan yasal düzenlemeye göre periodontoloji uzmanlık eğitiminin süresi ülkemizde üç yıldır.

Döner Sermaye

1. Kamuda sözleşmeli olarak çalışan dişhekimlerinin maaşları ve döner sermaye gelirleri hangi mevzuata göre belirlenmektedir?

Sözleşmeli sağlık personelinin ücretleri, Sağlık Bakanlığı ile imzaladıkları “Hizmet Sözleşmesi” ne,   ek ödemeleri ise; Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum Ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre yapılmaktadır.

Hizmet Sözleşmesi

MADDE 4- Personele, sözleşme süresince yapacağı hizmetine karşılık ilgili Kurumun döner sermaye gelirinden karşılanmak üzere  her ay brüt (…………………………..) YTL ücret ödenir. Ödemeler her aybaşında peşin olarak yapılır. Ay sonundan önce görevden ayrılmalarda, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre aylık bağlanması veya ölüm sebebiyle sözleşmeye son verilmesi halleri dışında, kalan günlere düşen ücret tutarı doğrudan geri alınır. 

Ayrıca personele, aylık sözleşme ücreti dışında, aynı birimde aynı unvanlı çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali kadrolu personel esas alınarak, görev yaptığı birimde bulunan döner sermayeden ilgili mevzuat içerisinde  ek ödeme yapılabilir.

MADDE 7- Personel, sosyal güvenlik bakımından 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabidir.

Hizmet Sözleşmesi için tıklayınız…

Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum Ve Kuruluşlarında Görevli Personele  Döner Sermaye Gelirlerinden Ek  Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik

MADDE 2- (1) Bu Yönetmelik, Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı  hariç olmak üzere Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermayeli sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli olan memurlar ile bu kurum ve kuruluşlarda 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılaması Hakkında Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personelini, 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat  ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesine göre istihdam edilen sözleşmeli personeli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevlendirilen personeli kapsar.

2. Yalnız kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan dişhekimleri ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışıp aynı zamanda muayenehanesi olan dişhekimlerinin döner sermaye paylarına ait katsayılar birbirinden farklıdır. Bu fark nereden kaynaklanmaktadır?

Kamu sağlık tesislerinde çalışanlara döner sermayeden verilecek payın belirlenmesinde tam zamanlı çalışıp çalışmadığına bağlı olarak farklı katsayı saptanmıştır. Bu durum kısmi zamanlı çalışanlar tarafından hizmetin zamanla değerlendirilmesinin hakkaniyete aykırı olduğu gerekçesiyle yargıya taşınmış ise de bu hususta kesin bir yargı kararı henüz verilmemiştir.

Sağlık Ocaklarında çalışanlar ile hastaneler ve ağız diş sağlığı merkezlerinde çalışan dişhekimlerinin yaptıkları girişimsel işlem puanları arasında ise fark bulunmamaktadır.

Emeklilik

1. Mevcut yasalarımız karşısında dişhekimlerinin emekli olma koşulları nelerdir?

Konuyla ilgili TDB Mali Müşavirinin Sunumu için tıklayınız…

İş Sağlığı Ve Güvenliği

· İşyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitimini kimler ya da hangi kurumlar verir?

İş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve diğer sağlık personelinin eğitimlerini vermek üzere Bakanlıkça yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre faaliyet gösteren şirketler tarafından kurulan müesseseler bu eğitimleri verebilir.

· İşyeri hekimliği sertifikalarının geçerlilik süresi ne kadardır?

İşyeri Hekimliği belgesi sahibi olan kişilerin, belgelerini aldıkları tarihten itibaren beş yıllık aralıklarla eğitim kurumları tarafından düzenlenecek yenileme eğitim programlarına katılması zorunludur. Bu eğitimin süresi 30 saatten az olamaz.

· İşyeri hekimliği sertifikalarının geçerli olup olmadığı nasıl ayırt edilir?

Yönetmelikte de belirtildiği gibi, 16.12.2003 tarihinden önce TTB tarafından, bu tarihten sonra da Bakanlığın verdiği işyeri hekimliği sertifikaları geçerlidir.

· İş güvenliği uzmanlarının sertifikalarının geçerlilik süresi ne kadardır?

İş güvenliği uzmanı belgesi sahibi olan kişilerin, belgelerini aldıkları tarihten itibaren beş yıllık aralıklarla eğitim kurumları tarafından düzenlenecek yenileme eğitim programlarına katılması zorunludur. Yenileme eğitim programlarının süresi 30 saatten az olamaz.

· 15.8.2009 tarihinden önce Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliğinden alınan iş güvenliği uzmanlığı sertifikası geçerli midir?

İş güvenliği uzmanlığı, ilk defa 4857 sayılı Kanunla tanımlanmıştır. Dolayısıyla 2004 yılından itibaren Bakanlık tarafından verilen sertifikalar geçerlidir.

· TTB ve TMMOB eğitim verebilecekler mi?

Bakanlıktan yetki belgesi almak şartıyla verebileceklerdir.

· Risk değerlendirmesi kimler tarafından yapılır?

Risk değerlendirmesi, işverenin oluşturduğu bir ekip tarafından gerçekleştirilir. Risk değerlendirmesi ekibi aşağıdakilerden oluşur.

  1. İşveren veya işveren vekili.
  2. İşyerinde sağlık ve güvenlik hizmetini yürüten iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri.
  3. İşyerindeki çalışan temsilcileri.
  4. İşyerindeki destek elemanları.
  5. İşyerindeki bütün birimleri temsil edecek şekilde belirlenen ve işyerinde yürütülen çalışmalar, mevcut veya muhtemel tehlike kaynakları ile riskler konusunda bilgi sahibi çalışanlar.

· Birden fazla işveren olması durumunda risk değerlendirmesi nasıl yapılır?

Aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması durumunda, yürütülen işler için diğer işverenlerin yürüttüğü işler de göz önünde bulundurularak ayrı ayrı risk değerlendirmesi gerçekleştirilir. İşverenler, risk değerlendirmesi çalışmalarını, koordinasyon içinde yürütür, birbirlerini ve çalışan temsilcilerini tespit edilen riskler konusunda bilgilendirir.

Birden fazla işyerinin bulunduğu iş merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri veya siteleri gibi yerlerde, işyerlerinde ayrı ayrı gerçekleştirilen risk değerlendirmesi çalışmalarının koordinasyonu yönetim tarafından yürütülür. Yönetim; bu koordinasyonun yürütümünde, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden diğer işyerlerini etkileyecek tehlikeler hususunda gerekli tedbirleri almaları için ilgili işverenleri uyarır. Bu uyarılara uymayan işverenleri Bakanlığa bildirir.

·  Asıl işveren ve alt işveren ilişkisinin bulunduğu işyerlerinde risk değerlendirmesi nasıl yapılır?

Bir işyerinde bir veya daha fazla alt işveren bulunması halinde; her alt işveren yürüttükleri işlerle ilgili olarak, bu risk değerlendirmesi çalışmalarını yapar veya yaptırır.

Alt işverenlerin risk değerlendirmesi çalışmaları konusunda asıl işverenin sorumluluk alanları ile ilgili ihtiyaç duydukları bilgi ve belgeler asıl işverence sağlanır. Asıl işveren, alt işverenlerce yürütülen risk değerlendirmesi çalışmalarını denetler ve bu konudaki çalışmaları koordine eder. Alt işverenler hazırladıkları risk değerlendirmesinin bir nüshasını asıl işverene verir. Asıl işveren; bu risk değerlendirmesi çalışmalarını kendi çalışmasıyla bütünleştirerek, risk kontrol tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.

·  Hangi işyerlerinde risk değerlendirmesi yapılmalıdır?

31/12/2012 tarihi itibariyle çalışan sayısı ve tehlike sınıfı farkı gözetmeksizin tüm işyerlerinde risk değerlendirmesi yapılacaktır.

·  Kimler 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamındadır?

Kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanları kapsar.

·  Kimler 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında değildir?

Fabrika, bakım merkezi, dikimevi ve benzeri işyerlerindekiler hariç Türk Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının faaliyetleri, afet ve acil durum birimlerinin müdahale faaliyetleri, ev hizmetleri, çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar ve hükümlü ve tutuklulara yönelik infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında yapılan iş yurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetlerinde çalışanlar kapsamda değildir.

·  Tam süreli işyeri hekimi görevlendirilen işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirilmesi zorunlu mudur?

Tam süreli işyeri hekimi görevlendirilen işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirilmesi zorunlu değildir.

· Tehlike sınıflarına göre hangi sertifikaya sahip iş güvenliği uzmanı çalıştırılmalıdır?

Çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde (A) sınıfı, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde en az (B) sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise en az (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesi gereklidir.

31/01/2013 tarihli ve 28545sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “İş güvenliği uzmanlarının görev, yetki, sorumluluk ve eğitimleri hakkında yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik” ine göre üç yıllık mesleki tecrübe ve (C) veya (B) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip iş güvenliği uzmanları; sektörel düzenleme kapsamında kendi meslek dallarına uygun işlerin yapıldığı işyeriyle sınırlı olmak üzere, bütün tehlike sınıflarındaki işyerlerinde maddenin yürürlüğe giriş tarihinden itibaren yedi yıl süresince görevlendirilebilirler.

· Ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaşıldığında çalışan nasıl davranmalıdır?

Çalışanlar; kendileri veya diğer kişilerin güvenliği için ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıkları ve amirine hemen haber veremedikleri durumlarda; istenmeyen sonuçların önlenmesi için, bilgileri ve mevcut teknik donanımları çerçevesinde müdahale edebilirler. Böyle bir durumda çalışanlar, ihmal veya dikkatsiz davranışları olmadıkça yaptıkları müdahaleden dolayı sorumlu tutulamaz.

· Çalışmaktan kaçınma hakkı nedir?

Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir. Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır.

· İşveren, iş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimini nasıl yapar?

İşveren; iş kazalarını kazadan sonraki üç iş günü içinde ve sağlık hizmeti sunucuları veya işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını da, öğrendiği tarihten itibaren üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir.

· Sağlık hizmeti sunucuları, iş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimini nasıl yapar?

Sağlık hizmeti sunucuları kendilerine intikal eden iş kazalarını, yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucuları ise meslek hastalığı tanısı koydukları vakaları en geç on gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir.

·  Çalışan temsilcisi sayısı nasıl belirlenir?

  • İki ile elli arasında çalışanı bulunan işyerlerinde bir,
  • Ellibir ile yüz arasında çalışanı bulunan işyerlerinde iki,
  • Yüzbir ile beşyüz arasında çalışanı bulunan işyerlerinde üç,
  • Beşyüzbir ile bin arasında çalışanı bulunan işyerlerinde dört,
  • Binbir ile ikibin arasında çalışanı bulunan işyerlerinde beş,
  • İkibinbir ve üzeri çalışanı bulunan işyerlerinde altı çalışan temsilcisi bulunmalıdır.

· Sağlık raporunun hangi şartlarda alınması zorunludur?

Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporuna sahip olmalıdır.

· Sağlık raporu nerelerden alınır?

Sağlık raporları, işyeri sağlık ve güvenlik biriminde veya hizmet alınan ortak sağlık ve güvenlik biriminde görevli olan işyeri hekiminden alınır.

Ancak; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereğince işyeri hekimi istihdamı zorunluluğu henüz başlamamış olan işyerleri, Kanunun ilgili maddeleri yürürlüğe girene kadar, söz konusu bu raporları Kanun öncesinde olduğu gibi kamu sağlık hizmeti sunucularından alabilirler.

· Çalışanlara hangi hallerde sağlık muayeneleri yapılır?

  • İşe girişlerde
  • İş değişikliğinde
  • İş kazası, meslek hastalığı veya sağlık nedeniyle tekrarlanan işten uzaklaşmalarından sonra işe dönüşlerinde talep etmeleri hâlinde
  • İşin devamı süresince, çalışanın ve işin niteliği ile işyerinin tehlike sınıfına göre Bakanlıkça belirlenen düzenli aralıklarla sağlık muayeneleri yapılır.

· Küçük işletmelerde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesinde devlet desteği ne şekilde olacaktır?

Kamu kurum ve kuruluşları hariç ondan az çalışanı bulunanlardan, çok tehlikeli ve tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri devlet desteğinden faydalanabilir. Ancak, Bakanlar Kurulu, ondan az çalışanı bulunanlardan az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinin de faydalanmasına karar verebilir.

· Güvenlik raporu veya büyük kaza önleme politika belgesi nedir?

İşletmeye başlanmadan önce, büyük endüstriyel kaza oluşabilecek işyerleri için, işyerlerinin büyüklüğüne göre işveren tarafından hazırlanması gereken rapordur.

Güvenlik raporu hazırlama yükümlülüğü bulunan işveren, hazırladıkları güvenlik raporlarının içerik ve yeterlilikleri Bakanlıkça incelenmesini müteakip işyerlerini işletmeye açabilir.

· İşyerinin tehlike sınıfı nasıl belirlenir?

İşyerinizin (Minimum) 23 haneli olan SGK Sicil Numarasının en başından 2.3.4. ve 5 karakterleri iş kolu kodu/faaliyet kodu/ tescil kodu olarak isimlendirilir. Bu 4 haneli kod sizin esas faaliyetinizi tanımlamaktadır. Bu 4 lü kodu İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde bulduktan sonra, 4 lü iş kolu konunun altında yazılmış faaliyetlerden yaptığınız işi en iyi tanımlayan kod seçilir. Seçtiğiniz kod 6 lı NACE kodunuz, karşısında yazan tehlike sınıfı da işyerinizin tehlike sınıfıdır.

· İşyeri tescil kodunun tebliğde bulunmadığı durumlarda işyerinin tehlike sınıfı nasıl belirlenir?

İşyerinizin (Minimum) 23 haneli olan SGK Sicil Numarasının en başından 2.3.4. ve 5 karakterleri iş kolu kodu/faaliyet kodu/ tescil kodu olarak isimlendirilir. Bu 4 haneli kod sizin esas faaliyetinizi tanımlamaktadır. Bazı iş kolu kodu/faaliyet kodu/ tescil kodlarının İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde karşılığı bulunmamaktadır. Bu kodlar için aşağıdaki tabloya göre önce doğru 4 lü kod seçmeli, sonra seçtikleri 4 lü iş kolu konunun altında yazılmış faaliyetlerden yapılan işi en iyi tanımlayan altılı kod seçilmelidir. Seçilen kod 6 lı NACE kodu, karşısında yazan tehlike sınıfı da işyerinin tehlike sınıfıdır.

· Fazla çalışmanın yasak olduğu durumlar hangileridir?

4857 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesine göre çıkarılan “Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedibuçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik” kapsamına giren işlerde ve yine Kanun’un 69 uncu maddesinde belirtilen gece çalışmasında fazla çalışma yapılamaz.

Meslek İcrası İle İlgili Sorunlar

MESLEK İCRASI İLE İLGİLİ SORUNLAR

1. Dişhekimliğinde Botoks

Dişhekimliğinde Botoks Ve Benzer Uygulamalar Yapılmasına İlişkin  TDB Etik Kurulu Raporu için tıklayınız…

2. Hasta Kayıtları İle Hekimin Başarı Garantisi Vermemesi 

Hasta Kayıtları İle Hekimin Başarı Garantisi Vermemesi İlkeleri Arasındaki İlişkinin Etik Boyutuna İlişkin TDB Etik Kurulu Raporu için tıklayınız…

3. Apartmanların bağımsız bölümlerinde muayenehane veya poliklinik açmak mümkün müdür?

Ülkemizde bütün bir yapıda bağımsız bölüm kurulması ile bu bağımsız bölümün ana yapı ile ilişkisi 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ile kurulmuştur.  Ana yapıda kat mülkiyeti kurulurken bağımsız bölümlerin niteliği noter tasdikli bir liste halinde gösterileceği gibi bu bağımsız bölümlerin kullanılış tarzını da gösteren bir yönetim planının hazırlanması da zorunludur.

Ana gayrimenkulün, mesken, iş veya ticaret yeri olarak gösterilen bağımsız bir bölümünde hastane, dispanser, klinik, poliklinik, ecza lâboratuvarı gibi müesseseler kurulamaz; kat maliklerinin buna aykırı sözleşmeleri hükümsüzdür; dispanser, klinik, poliklinik niteliğinde olmayan muayenehaneler bu hükmün dışındadır (634 sayılı Kanun m.24).

Belirtilen Kanun hükmündeki ifadeye uygun olarak hekim/dişhekimi muayenehanesi, mimar bürosu, avukat bürosu gibi işyerlerinin binalarda yer almasının mümkün olduğu uzun zamandır Yargıtay kararlarında yer bulmaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta bulunmaktadır: Yönetim planında aksine hüküm olmaması! Yani bir apartmanın yönetim planında bağımsız bölümlerin muayenehane olarak kullanılamayacağına dair hüküm var ise herhangi bir kat maliki veya yöneticinin açacağı dava ile bağımsız bölümün muayenehane olarak kullanımına son verilmesine karar verilebilir.

Yönetim planında mevcut bağımsız bölümlerde muayenehane açılamayacağına ilişkin hükümlerin ortadan kaldırılabilmesi ise bütün kat maliklerinin ortak kararı ile mümkün olabilir.

4. Muayenehane olarak düzenlenen apartman dairesinde  kat malikleri aksine yeni bir düzenleme yapabilir mi?

Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik`te özel sağlık kuruluşu açılacak binalarda diğer kat maliklerinden muvafakat alınması hususu sağlık müdürlüğü tarafından aranmamaktadır. Tıp alanında hizmet veren  özel sağlık kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerin bulunduğu Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğinde  de Eylül ayında bir değişiklik yapılarak özel sağlık kuruluşu açılışında aranan belgeler arasında bulunan “Sağlık kuruluşu  müstakil binada değil ise, kat maliklerinden alınacak muvafakat belgesi” artık istenmez hale getirildi. Ancak bütün bu düzenlemeler bir apartman dairesinde açılacak muayenehane ya da özel sağlık kuruluşunun diğer kat malikleri tarafından sorgulanmasının önünde engel değil.

Öncelikle belirtmek gerekir ki apartmandaki bağımsız bölümlerin kullanım amaçları yönetim planı adı verilen ve bütün malikleri bağlayan, apartmanın ilk kuruluşunda düzenlenmiş olan, bir belgede belirtilir. Yönetim planında bağımsız bölümler mesken ya da işyeri olarak belirlenmiş ise burada muayenehane açılabilir iken poliklinik açılması mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca yönetim planında apartmanda muayenehane açılamayacağı yönünde bir yasak var ise bu düzenleme de herkes açısından bağlayıcıdır.

Hangi özel sağlık kuruluşlarının muayenehane olarak niteleneceği de yargı kararları ile belirlenmektedir: “Kat Mülkiyeti Yasasının 24.maddesinin ilk fıkrasında anagayrimenkulün kütükte mesken, iş veya ticaret yeri olarak gösterilen bağımsız bölümünde hastahane, dispanser, klinik, poliklinik, ecza laboratuarı gibi müesseselerin kurulamayacağı kesin yasak olarak öngörülmüş; dispanser, klinik, poliklinik niteliğinde olmayan muayenehaneler bu hükmün dışında tutulmuştur. Yargıtay`ın yerleşmiş uygulamalarında, … yasak kapsamı dışında kalan ve muayenehanede yapılabilecek işin ise doğrudan hasta üzerinde elle veya aletlerle yapılan sağlık kontrolünü ve operasyon sayılamayacak müdahaleleri içerir nitelikte olması aranmaktadır.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2004/18-476 K. 2004/561 T. 20.10.2004)

Yasa hükmünde açık olarak belirtildiği üzere apartmanda açılacak klinik, poliklinik gibi yerler ile ilgili olarak kesin yasak hükmü bulunmaktadır. Kat maliklerinin bu hususa aykırı sözleşme yapmaları da  mümkün değildir. Bu nedenle kat maliklerinden biri ya da yönetici tarafından açılacak bir dava ile söz konusu yerin boşaltılması sağlanabilir.

Dişhekiminin  aldığı dairenin bulunduğu apartmanın yönetim planında apartmanda muayenehane açılmasına engel herhangi hüküm bulunmaması halinde söz konusu yerde muayenehane açılabilir.

Diğer taraftan, apartman yönetim planının sonradan değiştirilmesi mümkündür. Kat Mülkiyeti Yasasına göre “Yönetim planının değiştirilmesi için bütün kat maliklerinin beşte dördünün oyu şarttır. Kat maliklerinin 33 üncü maddeye göre mahkemeye başvurma hakları saklıdır.”

Bu durumda, dişhekiminin muayenehane olarak düzenlediği bu yerden tahliyesini sağlayabilmek için yönetim planının değiştirilmesi halinde söz konusu kat malikleri kurulu toplantısından sonra bir ay içinde sulh hukuk mahkemesine başvurarak anılan kararın hakkaniyete aykırı olduğunu veya kendisine zarar verilmek kastıyla alındığını ispat ederek kararı iptal ettirmesi de mümkün görülmektedir.

5. Muayenehanelerin işyeri açma ruhsatı alma zorunluluğu var mıdır?

Muayenehane ve Müşterek Muayenehanelerin Belediyelerden İşyeri Açma  Ruhsatı alma yükümlülüğü  bulunmamaktadır.

23 Nisan 2015 tarih ve 29335 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6645 sayılı Kanunun 78.maddesi ile yapılan değişiklikle, meslektaşlarımızın açtığı muayenehane ve müşterek muayenehaneler iş yeri açma ruhsatı almak zorunda olmaktan çıkartıldı. Bu sayede, işyeri açma ruhsatı düzenlenmesi için belediyeye başvurmak, bütün kat maliklerinden onay almak ve ruhsat harcı ödemek gibi zorunluluklar ortadan kalkmıştır. Zorunluluğunun ancak 13.4.2007 tarihinden sonra açılan işyerlerine uygulanması şeklinde yapılması gereklidir. 

6. Dişhekimlerinin birden fazla özel sağlık kuruluşunda çalışmaları mümkün müdür?

Bilindiği üzere, diş hekimlerinin birden fazla muayenehane açması 1219 sayılı Yasanın 43. maddesindeki özel hükümle yasaklanmıştır. Diğer taraftan, 1219 sayılı Yasa`nın 12. maddesinde 21.1.2010 tarih ve 5947 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile hekim ve dişhekimlerinin çalışma düzenlerine ilişkin yeni hükümler getirilmiş; çalışma alanları kategorik olarak ayrılmış ve her bir kategori içinde kalmak kaydıyla birden fazla yerde çalışmalarının mümkün bulunduğu ve söz konusu hükmün uygulama esaslarının Sağlık Bakanlığı tarafından belirleneceği düzenlenmiştir.

Dişhekimliği mesleğine ilişkin özel düzenlemelere bakıldığında, Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik`in “Yasaklar” başlıklı 31. maddesinin üçüncü fıkrasına göre “3224 sayılı Kanunun 42 nci maddesi hükümleri saklı kalmak üzere sağlık kuruluşlarında çalışan dişhekimi ve diğer sağlık personeli bu Yönetmelik kapsamındaki başka bir sağlık kuruluşunda çalışamaz ve çalıştırılamaz.”

3224 sayılı Türk Dişhekimleri Birliği Kanununun 42. maddesine göre ise “Özel kurum ve işyerinde görevli diş hekimlerinin bu görevlerini başka bir yerde de yapmaları, kayıtlı bulundukları Oda Yönetim Kurulunca kabul edilmedikçe her ne suretle olursa olsun, diğer bir kurum veya işyerinin diş hekimliği görevini alamazlar.

Oda Yönetim Kurulları, ikinci görev konusunda başvuruları iş hacmi, ikinci görevlerin diş hekimleri arasında adil şekilde dağıtılması, hizmetin iyi yapılması ve benzeri hususları da göz önünde bulundurarak inceler ve gerekçeli olarak karara bağlar.”

Bütün bunlardan başka, 1219 sayılı Yasa`nın 12. maddesinin 5947 sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hekimlerle ilgili düzenlemeler içinde dişhekimleriyle ilgili kurallar da konulmuştur. Ayakta Teşhis ve Tedavi Hizmeti Sunulan Özel  Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Ek 1. Maddesinin ikinci fıkrasına göre “Tabip ve diş tabipleri …kadrolu olarak çalıştıkları tıp merkezi veya özel hastane dışında en fazla iki özel sağlık kuruluşunda kadro dışı geçici olarak çalışabilirler. Aynı şekilde, Özel Hastaneler Yönetmeliğinin Ek 5. Maddesinde de “Tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla kadrolu olarak çalıştıkları özel hastane veya tıp merkezi dışında en fazla iki özel sağlık kuruluşunda kadro dışı geçici çalışabilirler.” Söz konusu düzenlemelere göre genel tababete ilişkin hizmet sunan özel hastane ya da özel sağlık kuruluşlarında hizmet sunan dişhekimlerinin çalıştıkları sağlık kuruluşundan ayrı olarak iki özel sağlık kuruluşunda daha çalışabilmesine olanak sağlanmış bulunmaktadır.

Bütün bu düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinde, 1219 sayılı Yasa`nın 12. maddesinde değişiklik yapılmasına karşın 42. maddesinin aynen kalmış olması sebebiyle dişhekimlerinin birden fazla muayenehane açmalarının mümkün olmadığımuayenehanesi olan ya da ağız diş sağlığı hizmeti sunan özel bir sağlık kuruluşunda çalışan diş hekiminin ikinci bir özel sağlık kuruluşunda çalışabilmesinin ancak ilgili dişhekimleri odası yönetim kurulunun kabulüne bağlı olduğu sonucuna varılmaktadır.

Dişhekimlerinin Birden Çok Yerdeki Mesleki Çalışmalarının Usul Ve Esasları Hakkında Yönerge için tıklayınız…

7. Bir dişhekimi başka bir dişhekimin yanında çalışabilir mi?

Tıbbi Deontoloji Tüzüğü;

“Madde – 43. Tabip ve diş tabibi, muayenehane veya laboratuvarın da, kendi namına diğer bir meslektaşı çalıştıramaz. ancak, muvakkat bir müddet için bizzat bulunmadığı takdirde, diğer bir meslektaşı yerine bırakabilir. Bu müddet bir aydan fazla devam ederse, mensup olduğu tabip odasını haberdar eder.”

6. Dişhekimlerinin herhangi bir şirkete ortak olmaları mümkün müdür?

Sağlık hizmeti sunumu amacıyla kurulmuş olan şirketlere dişhekimlerinin ortak olmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Zira Özel sağlık kuruluşları, mesleğini serbest olarak icra etme yetkisine sahip serbest çalışan dişhekimleri veya ortaklarının tamamı dişhekimi olan şirketler tarafından açılabilir.

Dişhekimlerinin sağlık hizmeti sunumu dışında faaliyet gösteren şirketlere ortak olması hususunu ise Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanununda tanımlanan şirketlere göre incelemek gerekmektedir.

Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanununa göre şirketler şahıs şirketleri ve sermaye şirketleri olarak temelde ikiye ayrılmaktadır.

Adi Ortaklık- Birden çok kişinin herhangi bir ticari amaç için bir araya gelerek oluşturdukları, kendilerinden ayrı bir tüzel kişiliği bulunmayan yapılara adi ortaklık denilir. Adi ortaklık, Borçlar Kanununa göre kurulmuş şahıs şirketidir. Bu tür ortaklıkta her bir ortak tacir sıfatına haiz olup ortaklığın borçlarından ortaklar bireysel mal varlıklarıyla da sorumludurlar. Anılan niteliği gereği dişhekimlerinin sağlık hizmeti sunumu dışında bir adi ortaklığa ortak olmaları 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun gereğince yasaktır.

Limited Şirket-İki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altına kurulup, ortaklarının sorumluluğu koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve esas sermayesi belirli olan şirkete limitet şirket denir. Limited şirket, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulan sermaye şirketidir. Bu niteliğine uygun olarak ortaklar, şirketin borçlarından koydukları sermaye ile sınırlı olarak sorumludur.

Dişhekimleri, sağlık hizmeti sunumu dışında faaliyet gösteren limited şirket ortağı olabilirler. Ancak anılan şirketlerde yönetim kurulu üyesi veya müdür olarak faaliyet gösteremezler. Zira bu sıfatlarla faaliyet gösterilmesi durumunda kişiler tacir konumunda olmaktadır.

Anonim Şirket-Anonim şirket, en az beş gerçek veya tüzel kişi tarafından kurulan, bir unvana sahip, esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnız mal varlığıyla sorumlu olan şirkettir.Ortakların sorumluluğu, taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır.

Dişhekimleri, sağlık hizmeti sunumu dışında faaliyet gösteren anonim şirketlere ortak olabilir ancak kurucu ortak veya yönetici olamazlar. Zira bu sıfatlarla yürütülen görevlerde tacir sıfatı söz konusu olduğu gibi konulan sermaye ile sınırlı olmayan sorumluluklar da söz konusudur.

8. Muayenehane sahibi bir dişhekimi, başka bir ağız ve diş sağlığı polikliniğine şirket ortağı olabilir mi?

Dişhekiminin birden fazla sağlık kuruluşu açması yasaktır. Sağlık kuruluşunun ortaklığı da sağlık kuruluşunun sahipliği anlamında değerlendirilir.

Bu yasağın, Sağlık Bakanlığı yönetmelik düzenlemesi sebebiyle, dolaylı olarak ihlal edildiği durum poliklinik ve merkezi açan şirketin başka sağlık kuruluşları da açmasına izin verilmiş olmasıdır. Bakanlık bu düzenlemeyle, şirketin ortaklarından ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olmasına dayanarak dişhekiminin birden fazla sağlık kuruluşu açmasını yasaklayan kuralı ihlal etmediğini iddia etmektedir.

Bakanlığın bu düzenlemesi TDB tarafından dava edilmiş ise de henüz bu dava karara  bağlanmış değildir.

9. Ağız ve diş sağlığı polikliniği şirket ortakları, aynı şirket üzerinden aynı ilde veya farklı ilde, mesleklerini icra etmemek koşuluyla şube veya şubeler açması mümkün müdür?

Türk Dişhekimleri Birliği farklı düşünmekle birlikte, Sağlık Bakanlığı Yönetmeliği m.11/9 uyarınca, poliklinik ve merkez sahibi şirket tarafından ikinci bir sağlık kuruluşu açılması mümkündür: “(9) Bu Yönetmelik kapsamındaki mevcut ADSM ve poliklinik sahibi tüzel kişiler tarafından ikinci bir sağlık kuruluşunun açılmak istenmesi durumunda ve faaliyet gösterdiği adresin değişmesi durumunda Ek-1’de belirtilen evrak ile başvuru aynen tekrarlanır.” Açılacak sağlık kuruluşunun sahibi de ilkinin sahibi olan şirket olacak, aynı veya farklı ilde kurulabilecektir.

Açılabilecek sağlık kuruluşuna ilişkin sayı sınırı olup olmadığına gelince; düzenlemede “ikinci bir sağlık kuruluşu” şeklindeki sınırlamadan hareketle bir poliklinik veya merkez sahibi şirketin sınırsız sayıda sağlık kuruluşu değil ancak bir sağlık kuruluşu daha açabileceğinin kabul edilmesi uygun olacaktır.

10. Kamuda çalışan bir dişhekimi, ağız ve diş sağlığı polikliniği şirket ortağı olabilir mi?

Kamuda çalışan dişhekimi bu çalışması sebebiyle devlet memuru statüsündedir. Devlet memurlarının mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamayacakları 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 28. maddesinde belirtilmiştir.

Aynı maddede, “Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar.” hükmüne de yer verilmiştir.

Bu kurallar uyarınca, Devlet memuru olarak görev yapan bir dişhekiminin polikliniğin kurulabilmesi için gerekli olan ikinci dişhekimi olarak Şirket ortağı olması, bu nitelik zorunlu olarak poliklinikte çalışmayı gerektirdiğinden, mümkün değildir.

Diğer yandan, Devlet memurunun herhangi bir şirketin ortağı olabilmesi, Yasa’da belirtilen şirket tiplerine ve ortaklık statülerine bağlı olarak, mümkün olmakla birlikte; sağlık hizmeti vermek üzere kurulan şirket ortaklıkları esasen bir sermaye ortaklığı değil mesleki faaliyetin birlikte yürütülmesinin üst yapısı olarak değerlendirilerek sonuca ulaşılmalıdır. Bu yaklaşımla, her ne kadar sahibi olarak şirket görünmekte ise de söz konusu sağlık kuruluşu bu şirketi oluşturan ortakların muayenehanelerinin bir araya getirilmesi olarak kabul edildiğinden, sadece sermaye koyan ortak yaklaşımı sağlık kuruluşlarının sahibi şirketler bakımından uygun değildir. Dolayısıyla, Devlet memurunun sağlık kuruluşu sahibi şirketin ortağı olamayacağı kabul edilmelidir.

11Serbest çalışan bir dişhekimi görüntüleme merkezini tek başına açabilir mi? Bu merkezde dışarıdan hasta kabulüyle film çekilebilir mi?

3153 sayılı Radiyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun`un 1, 2, 7 ve 10. maddeleri;

Madde 1-Münhasıran röntgen şuaı vasıtasiyle teşhis veya hem teşhis ve hem tedavi yahut radiyom veya radiyom emanasiyonu yahut radiyom mürekkebatiyle veya her türlü elektrik aletleriyle tedavi yapmak için müessese açmak Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin iznine bağlıdır.

Madde 2-Birinci maddede adı geçen müesseseler yalnız ihtisas vesikası almış tabipler tarafından açılabilir. Bu tabipler açacakları müessesenin adresini ve kullanacakları cihazların marka ve nevilerini ve radiyom miktarını ve şeklini bildiren bir istida ile Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletine müracaat ederler. Bu istidaya binanın bir krokisini ve vesikalarının birer örneğini de bağlarlar. Vekaletçe müessese tetkik ve teftiş ettirilerek hasıl olacak neticeye göre yazı ile izin verilir.
İzin alınmadan bu kabil müessese işletilemez ve buralara hasta kabul olunamaz. 

Madde 7-Tabipler ve diş tabipleri muayenehanelerinde yalnız tedavileri altında bulunan hastalarda teşhis için kullanılmak üzere röntgen teşhis aletleri veya tedavi için faradizasyon, galvanizasyon, diyatermi ve sair cihazları bulundurabilirler. Bu cihazlar ve bulundukları yerler üçüncü maddeye göre yapılacak nizamnamedeki şartlara uygun olarak her türlü arızalara mani olacak şekilde tertibatı havi olmaları lazımdır.  

Bu maddenin 1. fıkrasına göre muayenehanelerinde cihaz ve alet bulunduracak tabip veya diştabiplerinin tedavilerinin altında olan hastalardan başkasının röntgenle teşhis veya elektrikle tedavi için para ile hariçten hasta kabul ettikleri takdirde 1. maddede yazılı şartalara göre izin almaya mecburdurlar.  

Madde 10 – “Bu kanunda gösterilen salahiyete haiz olmayanlar veya salahiyetli olup da birinci maddeye uyarak izin almamış olanlar tarafından işletilen röntgen ve radiyom ve elektroterapi ve sair fizyoterapi müesseseleri Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin salahiyetli makam ve memurları tarafından verilecek müzekkere üzerine o yerin en büyük mülkiye amirinin vereceği emirle hemen kapatılır.”  

Yine 992 sayılı Seriri Taharriyat ve Tahlilat Yapılan Misli Teamüller Aranılan Umuma Bakteriyoloji Laboratuarları Kanunu`nun 9. maddesinde; 

“Madde 9 – … Uzman olmayıp da bu çeşit laboratuar açanlara veya izin ile açmış oldukları laboratuarlarını uzman olmayanlara terk edenlere yediyüzellimilyon lira idari para cezası verilir ve ayrıca laboratuar kapatılır.” demektedir.  

Bütün maddeler birlikte değerlendirildiğinde dişhekimleri, ancak muayenehanelerinde tedavilerini yaptıkları hastalara teşhis amaçlı röntgen aletleri bulundurabilirler. 

Meslektaşlarımızın laboratuar açıp, ücret karşılığı dışarıya hizmet verebilmeleri mümkün değildir. 

12. Dişhekimi kendi alanı dışında bir teşhisi reçetesinde belirtebilir mi?  Koyduğu teşhise uygun olarak kendi alanı dışında kalan tansiyon, diyabet, depresyon gibi hastalıklarda kullanılan ilaçları reçetesine yazabilir mi?

Dişhekimlerinin reçete yazımına ilişkin hukuksal düzenleme 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanun`un 35.maddesinde yer almaktadır. Buna göre “Diş tabipleri ve dişçiler Eczaneler Kanununa müteferri talimatnamede gösterilen mevaddı reçete ile eczanelerce alabilirler. Reçete ile alınması mecburi olup salifüzzikir talimatnamede münderiç olmayan maddeleri muhtevi reçete yazamazlar.” Bu hükümde adı geçen Eczaneler Kanunu 24.01.1927 tarih ve 964 Sayılı yasa ile yürürlüğe girmiş ancak 24.12.1953 tarih ve Resmi Gazete`nin 8591 sayılı nüshasında yayınlanarak yürürlüğe giren 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükten kaldırılan 964 sayılı yasaya ekli olduğu belirtilen talimatname yeni Kanunda yer almadığından dişhekimlerinin hangi ilaçlara ilişkin reçete yazabilecekleri hususu dişhekimliği mesleğinin faaliyet alanını gösteren genel mevzuata göre belirlenmelidir.   

Dişhekimliği mesleğinin yetki alanını düzenleyen 1219 sayılı Kanun`un 29.maddesi “Dişçilik sanatı; dişlerin ve diş etleri ile esnanın tedavisi ve dişlerin ikmal ve ıslahına ait ameliyelerin icrasına münhasırdır” hükmü, dişhekimlerinin faaliyet alanının sınırlarını belirlemiştir. Bu hükümden da anlaşılacağı üzere dişhekimleri, diş ve dişetleri ile çevresinin tedavisi ile yetkilendirilmiş olup dişhekimliği mesleğinin gereği hastalarına diş ve diş etleri ile çevresinin tedavisinde kullanılabilecek ilaçlar reçete edebileceklerdir. Bu nedenle dişhekimliği mesleğinin yetki alanı dışındaki teşhis ve tedaviler ile ilgili herhangi bir ilacın reçetelendirilmesi yerinde değildir. 

Dişhekimlerinin reçete ettiğinde bedeli ilgili sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanabilecek ilaçlar SGK ve Maliye Bakanlığı tarafından her yıl yayınlanan ilaç listelerinde yer almaktadır. Bu listelere bakıldığında söz konusu ilaçları reçetelendirecek hekim ve dişhekimlerinin branşlarına göre ayrım yapıldığı, bir hekimin kendi branşı dışında ilaç reçete etmesinin genellikle mümkün olmadığı görülmektedir. Bu düzenlemelerin Tıbbi Deontoloji Tüzüğü`nde yer alan hekimin tatbik edeceği tedaviyi tayinde serbest olduğu ilkesine aykırılık teşkil ettiği yönünde savlar mevcut olmakla birlikte fiili uygulama bu yönde sürmektedir.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde dişhekiminin kendi alanı dışında bir hastalık teşhisini reçetesinde belirtmesi, yetkili olmadığı alana müdahale niteliği taşıyacak ve hukuka aykırı bu işlemin sorumluluğu ilgili dişhekiminde olacaktır. Aynı şekilde dişhekimliği mesleki alanında kalan bir rahatsızlığın teşhis edilmesine karşın tedavi planını düzenleyen belge niteliğindeki reçeteye bununla ilgisi olmayan başka hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların yazılması da bilimsel ve hukuksal olarak yerinde değildir.

13. Dişhekimi mesleğini icra ederken firma kurarak bir başka alanda çalışma yapabilir mi?

Dişhekimlerinin mesleki uygulamalarının temel düzenlemesi 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun olup bu çerçevede yapılacak uygulamalarda uyulması gereken etik kurallar ise 19.02.1960 tarih ve 10436 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan Tıbbi Deontoloji Tüzüğünde belirlenmiştir.

Anılan düzenlemelerden  1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun fasıllar halinde düzenlenmiş olup her bir fasıl ile bir meslek grubuna ilişkin kurallar sevk edilmiştir. Kanunun `Tabipler` faslında bulunan 12.maddenin 17.1.1949 tarihinde değiştirilmiş olan birinci fıkrasına göre `Sanatını icra etmek üzere bir mahalde kayıtlı olan herhangi bir tabibin bizzat dükkan ve mağaza açmak suretiyle her türlü ticaret yapması memnudur.` Tabipler için getirilmiş olan bu hüküm diş tabipleri için kuralların öngörüldüğü fasılda mevcut bulunmamaktadır. Yani Kanun ile, diştabiplerinin mesleki faaliyetlerinin yanı sıra ticari faaliyette bulunması açıkça yasaklanmış değildir.  Olması gereken noktasında bakıldığında hekimler ile dişhekimlerinin aynı alanda farklı uzmanlık kollarında çalışan meslek mensupları olmasından dolayı aynı kurallara tabi olmaları gereklidir. Ancak Kanunun tabipler için açık bir hükümle getirdiği yasağın diştabiplerine ilişkin fasılda bulunmaması sebebiyle, diştabiplerinin dişhekimliği faaliyetini fiilen yürüttükleri dönemde başka bir işletmenin de sahibi olmalarının önünde bir engel bulunmadığının söylenmesi gereklidir.

Bütün bunlardan ayrı olarak bir diş tabibinin bizzat ticari faaliyette bulunması ise diştabipliği mesleğinin etik kurallarının belirlendiği Tıbbi Deontoloji Tüzüğü çerçevesinde değerlendirilmek gerekir. Bu çerçevede yapılacak değerlendirmede mesleğin saygınlığının korunması ve mesleğe ticari veçhe verilmesinin yasaklanmış olması dolayısıyla dişhekimlerinin mesleki faaliyetlerinin yanı sıra bizzat ticari faaliyette bulunması  etik kurallara aykırılık oluşturur.

14. Vatani görevini yapmakta olan dişhekimleri temel eğitimden sonraki dönemde askerliği devam ederken muayenehane açabilirler mi?

1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu`na ek 2183 sayılı Kanun`un 3.maddesi “Askerî doktorların bizzat hususi hastane açmaları memnudur. Hilafında hareket, birinci madde mucibince cezayı müstelzimdir. Ancak çalışma saatleri haricinde ve mahsus kanununa göre icrayı sanat etmeleri caizdir.” hükmü ile tabip ve diştabiplerinin mesai saatleri dışında resmi kurum dışında da mesleklerini icra edebilecekleri düzenlenmiştir.

Aynı şekilde 926 sayılı TSK Personel Kanunu`na tabi olarak çalışan personeli de kapsamına alan 2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat Ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun`un 4.maddesi ise “1 inci madde kapsamına giren personelden, özel kanunlarına göre meslek ve sanatlarını serbest olarak icra etme hak ve yetkisine sahip olanlar istedikleri takdirde 1 inci maddede öngörülen tazminat hakkından yararlanmamak şartı ile mesai saatleri dışında serbest olarak çalışabilirler. Bunlara iş güçlüğü, iş riski ve teminindeki güçlük zamları veya bu mahiyetteki zamlar ödenmez. Ancak, il sağlık müdürlüğü ve başhekimlik görevini yürütenler serbest olarak çalışamazlar. Askeri sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan başhekimler serbest çalışma yasağına tabi değildir.” düzenlemesi ile TSK personeli olan doktor ve dişhekimlerinin mesai saatleri dışında serbest olarak çalışabileceklerine olanak sağlamıştır.

Tüm bu düzenlemeler de göstermektedir ki dişhekimi TSK personeli olması nedeniyle, görev yaptığı yerde, bağlı bulunduğu odaya bildirimde bulunmak ve Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik gereği sağlık kuruluşu açmak amacıyla gerekli başvuruları yapmak kaydı ile TSK bünyesinde hiçbir makam veya merciden izin almaksızın, sadece bildirimde bulunmak suretiyle, mesleğini serbest olarak icra edebilecektir.

15. Dişhekimleri hangi ilaçları reçetelerine yazabilirler?

Dişhekimleri 1219 sayılı Kanun ile öngörülen görev ve yetki sınırları dahilinde ilgili uzmanlık alanlarına özgü olabilecek ilaçları reçeteye yazabilirler.

16. Ağız ve diş ile ilgili ölçü ve kalıpların döküm ve protez çalışmaları yapılırken hastanın ağzında son halini alana kadar birden fazla prova yapıldığı, ölçünün dişhekimi ve teknisyen arasında karşılıklı olarak birçok defa gönderildiği bilinmektedir. Bu durumda dişhekimi tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi zorunlu mudur?

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı`ndan Birliğimize gelen 17.03.2010 tarih ve 1588 sayılı yazıda konuyla ilgili olarak “Ağız ve diş ile ilgili ölçü ve kalıpların döküm ve protez çalışmaları yapılırken, sözü edilen malzemelerin Dişhekimleri tarafından teknisyene gönderilmesi esnasında serbest meslek makbuzu düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır. Söz konusu serbest meslek makbuzuna, ölçü alınması veya kalıba dökülmesi gibi işlemler için gönderilmesi nedeniyle düzenlendiği şerhi konulacak, herhangi bir bedele yer verilmeyecektir. Düzenlenecek serbest meslek makbuzunda, kendisine diş ölçü ve kalıbı gönderilen teknisyenin adının yer almış olması, bu kişiye hizmet verildiği anlamına gelmeyecektir.” denilmektedir.

17. Hükümlü hastanın tedavisi yapılırken kelepçesi çıkartılmalı mıdır?

Hasta hükümlü de olsa dişhekiminin Tıbbi Deontoloji Tüzüğü ve diğer mevzuattan kaynaklanan yükümlülükleri aynen devam eder. Bu çerçevede adı geçen Tüzüğün 2. maddesine göre:

“Tabip ve diş tabibinin başta gelen vazifesi, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermektir.
Tabip ve diş tabibi; hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini ve mezhebi, ahlâki düşünceleri, karakter ve şahsiyeti, içtimai seviyesi, mevkii ve siyasi kanaatı ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda âzami dikkat ve ihtimamı göstermekle mükelleftir.”

Hükümlüye kelepçe takılmasını mümkün kılan mevzuata bakıldığında da; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun,  Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin “Avrupa Cezaevi Kuralları” Başlıklı (87) 3 No`lu Tavsiye Kararı uyarınca hükümlünün muayene edilmesinde asıl olan kelepçesiz olmasıdır. Ancak muayene, teşhis ve tedavi işlemlerinin güvenli bir şekilde yerine getirilmesi için zorunlu görülmesi hâlinde hekimin talep ve gözetiminde kelepçelenmesi mümkün bulunmaktadır.

Bu çerçevede, inceleme konusu olan olayın somut durumu değerlendirilerek hastanın muayene ve tedavisinin güvenli biçimde yapılması için kelepçe takılmasına ilişkin bir zorunluluğun var olup olmadığına göre karar verilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.

Konuyla ilgili mevzuat:

KANUN NO: 5275
CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN

Kabul Tarihi: 13 Aralık 2004
Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 29 Aralık 2004 – Sayı: 25685

Zorlayıcı araçların kullanılması

MADDE 50.- (1) Hiçbir halde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar;

a)Yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,
b) Hekimin talimat ve gözetiminde olmak üzere tıbbi nedenlerle,

c) Diğer kontrol usullerinin yetersizliği halinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle,

Kullanılabilir.

(2) Çocuk hükümlüler için birinci fıkranın (a) bendi hükmü uygulanmaz.

****

CEZA İNFAZ KURUMLARININ YÖNETİMİ İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN
İNFAZI HAKKINDA TÜZÜK

Yürürlüğe Koyan Bakanlar Kurulu Kararnamesi: 2006/10218 – 20.3.2006

Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 6 Nisan 2006 – Sayı: 26131

Zorlayıcı araçların kullanılması

MADDE 155 – (1) Hiçbir hâlde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar;

a) Çocuk hükümlüler hariç olmak üzere, yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,

b) Kurum revirinde veya sağlık kuruluşunda hükümlü hakkında uygulanacak muayene, teşhis ve tedavi sırasında, muayene, teşhis ve tedavi işlemlerinin güvenli bir şekilde yerine getirilmesi için zorunlu görülmesi hâlinde cezaevi tabibi veya hekimin talep ve gözetiminde,

c) Diğer kontrol usûllerinin yetersizliği hâlinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle,

kullanılabilir.

***

AVRUPA KONSEYİ BAKANLAR KOMİTESİNİN “AVRUPA CEZAEVİ KURALLARI” BAŞLIKLI (87)
3 NO`LU TAVSİYE KARARI

(Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 12 Şubat 1987 tarihinde kabul edilmiştir.)

Kısıtlama Araçları

33- Zincir ve demir kullanılması yasaklanmalıdır. Kelepçe, deli gömleği ve diğer kısıtlama araçları yaptırım amacıyla kesinlikle kullanılamaz. Bunlar ancak aşağıdaki durumlarda kullanılabilir:

a) Nakil sırasında kaçmayı önleyecek bir tedbir olarak, bu durumda tutuklunun adli ya da idari bir merci

b) Önüne çıkarıldığı an, bunlar kaldırılır,

c) Doktorun önerisi üzerine sağlık gerekçesiyle,

d) Kullanılan bütün diğer yollar tutuklunun kendisine ya da başkalarına ya da mala zarar vermesini önlemeye yetmediği zaman müdürün emri üzerine, bu durumda müdür hemen doktorun görüşünü alarak, durumu bir raporla üst makama bildirir.

34- Yukarıdaki madde ile kullanılmasına izin verilen kısıtlama araçlarının modelleri ve kullanış biçimleri, ceza ve tutukevleri merkez örgütü tarafından saptanır. Bunları uygulama süresi, asgari zorunluluk süresini aşmamalıdır.

***

ÜÇLÜ PROTOKOL HÜKMÜ

Muayenelerde güvenliğin ve hasta mahremiyetinin sağlanması

MADDE 38- (1) Ceza infaz kurumu müdürlüğü bulunan yerlerdeki hastanelerde firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı muayene odaları oluşturulur.

(2) Hükümlü ve tutukluların hastanelerde muayeneleri, firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı odalarda yapılır. Jandarma muayene esnasında oda dışında bulunur ve gerekli güvenlik tedbirlerini alır. Doktorun yazılı olarak talep etmesi halinde jandarma muayene odasında bulunur.

(3) Ancak, hükümlü ve tutukluların muayene esnasında yaptıktarı her turlu mevzuata

aykırı talepleri ilgili sağlık personeli tarafından anında jandarma devriye komutanına

bildirilir.

(4) Hastanelerde tutuklu ve hükümlüler için muhafazalı muayene odaları yapılıncaya kadar jandarma muayene odası içinde bulunur ve doktorla hasta arasında geçecek konuşmaları duymayacak uzaklıkta koruma tedbirini alır.

18. Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Kapsamı Nelerdir?

Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca, bu sigorta, sigortalının genel olarak tüm mesleki faaliyetini kapsar.

Aşağıdaki hâller ise teminat kapsamı dışındadır:

a) Sigortalının, poliçe kapsamında yer alan ve sınırları hukuk kuralları veya etik kurallar ile tespit edilen mesleki faaliyeti dışındaki faaliyetlerinden kaynaklanan tazminat talepleri.

b) İnsani görevin yerine getirilmesi hariç, sigortalının, poliçe kapsamındaki kuruluşların sorumluluk alanı dışındaki faaliyetlerinden kaynaklanan tazminat talepleri.

c) İdarî ve adlî para cezaları dahil her tür ceza ve cezai şartlar.

ç) İlgili mevzuatla belirlenen çerçevede tıbbi mesleki faaliyet gereği yapılanlar hariç her türlü deneyden kaynaklanan tazminat talepleri.

Dişhekimlerinin yetki alanı 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 29. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

“Diş tabibi, insan sağlığına ilişkin olarak, dişlerin, diş etlerinin ve bunlarla doğrudan bağlantılı olan ağız ve çene dokularının sağlığının korunması, hastalıklarının ve düzensizliklerinin teşhisi ve tedavisi ve rehabilite edilmesi ile ilgili her türlü mesleki faaliyeti icra etmeye yetkilidir.

Diş tabipliğinin herhangi bir dalında münhasıran uzman olmak ve o unvanı ilan edebilmek için diş hekimliği fakültelerinden veya Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarından alınmış bir uzmanlık belgesine sahip olmak şarttır.”

Bu düzenlemeler uyarınca, dişhekiminin mesleki alanında yaptığı tıbbi uygulamalar sebebiyle hastanın uğradığı zararlar bahse konu mesleki sorumluluk sigortasının kapsamındadır.

Dişhekimliğinde sekiz ayrı alanda uzmanlık belirlenmiştir. Ancak ne herhangi bir yasal düzenlemede ne de pratik uygulamada dişhekimliği uzmanlık alanlarının yetki sınırları belirlenmiş değildir.  Yasal düzenleme ile getirilen sınır, söz konusu uzmanlık unvanını ilan edebilmek için kişinin ilgili dalda uzman olmasıdır. Herhangi bir alanda uzman olmayan dişhekimlerinin mesleki yetkisinin kısıtlanması ise söz konusu değildir. Bir başka anlatımla, dişhekimi periodontoloji, pedodonti, ortodonti, cerrahi gibi bütün uzmanlık alanlarında mesleki faaliyette bulunmak hak ve yetkisine sahiptir.

Dolayısıyla, dişhekiminin cerrahi veya ortodonti alanında yaptığı tıbbi faaliyetler, Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca sigorta kapsamındadır.

BİZİMLE İLETİŞİME GEÇ
E-Posta adresiniz kimseyle paylaşılmaz
Instagram icon
Telefon 0 (352) 232 61 67
E-Posta info@kaydo.org.tr
Adres
Gevher Nesibe Mah. Kenarcık Sokak, Donat Plaza, Kat:9 No:45 Kocasinan / Kayseri (Holiday inn yanı)
Instagram icon